Sual: Ahirette kurtulmak neye bağlıdır?
CEVAP
Bazıları
Allah’a inanan herkesin Cennete gideceğini sanıyor. Bu çok yanlıştır.
Amentü’deki altı esastan birine inanmayanın imanı geçersizdir. Bunun
için inanmak değil, doğru inanmak önemlidir. Ahirette kurtulmak,
ibadetin çok olmasına değil, doğru imana bağlıdır. İhlaslı ameli az da
olsa, hatta hiç ameli olmasa, zerre kadar doğru imanı olsa yine Cennete
girer. Bir hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
(Kalbinde zerre kadar imanı olan Cehennemde kalmaz.) [Buhari, Müslim]
Dünyadan
herkes ahirete yolculuk yapıyor. Herkes bir vasıtaya binip gidiyor. Bir
vasıtaya binmek değil, doğru vasıtaya binmek önemlidir. Yanlış vasıtaya
binen, istediği yere değil, vasıtanın gittiği yere gider. Kâbe’ye
gitmek için niyet edip Paris’e giden uçağa binen, niyeti halis olsa da
Kâbe’ye varamaz.
Allahü teâlâ, doğruyu
azıcık merak edene, doğruyu arayana doğru yolu yani hakiki İslamiyet’i
nasip edeceğine söz vermiştir. [Ankebut 69, Şûra 13], Allah sözünden
dönmez. (Al-i imran 9)
Demek ki bâtıl
yollardaki insanlar istemek bir yana merak bile etmiyorlar. Allahü
teâlâ rızka kefildir ama imana kefil değildir. Doğru iman sahibi olmaya
çalışmalıdır. İtikadı düzeltmeden önce ibadet etmenin faydası olmaz.
Doğru itikad, ehl-i sünnet itikadıdır. Doğru itikad 1 rakamı gibidir.
İhlaslı ibadetler sağına konan sıfır rakamı gibidir. Bir sıfır konunca
10, iki sıfır konunca 100 olur. Sağına ne kadar 0 konursa değeri artar.
1 çekilirse hepsi 0 olur. İhlassız, yani riya ile yapılan ameller de,
soldaki sıfır gibi yani 1 rakamının soluna konan sıfır gibi
değersizdir. İtikad doğru olunca ibadetleri arttırmak, insanın
gayretine, ihlasına, ilmine bağlıdır. İstediği kadar artırır. Ancak,
doğru itikadı, yani ehl-i sünnet itikadı yoksa ibadetlerinin hiç
faydası olmaz, soldaki sıfır gibi değersizdir.
Mutezile
ve benzeri akılcı gruplara göre ibadetler imandan bir parçadır. Onlara
göre günah işleyen ve farzları yapmayan kâfir olur, yani iman X amel
diyorlar. Bunlardan birisi sıfır olursa netice de sıfır olur diyorlar.
Yani imansız amel de amelsiz iman da makbul değil diyorlar. Ehl-i
sünnete göre, amelsiz iman makbul, imansız amel makbul değildir. Ehl-i
sünnete göre amel X ihlas denebilir. Ancak amel işlemeden,
(Param olsaydı şu fakire yardım ederdim diye ihlasla düşünen de,
vermediği halde, amel işlemediği halde ihlaslı niyetinden dolayı sevaba
kavuşur. Bir kimsenin ihlası ne kadar çoksa, amel ile çarpılınca netice
büyük olur. Bizim ihlasımız 1 ise, bin fakire birer ekmek versek,
1x1000 = bin sevap eder. Eshab-ı kiramın ihlası çok kuvvetli olduğu
için, mesela onların ihlası 1 milyon olsun, bir fakire bir ekmek verse
bir milyon sevap alır. Nitekim hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
(Yemin
ederim ki, bir kimse, Uhud dağı kadar altın sadaka verse, eshabımdan
birinin bir avuç kadar arpa sadakasının sevabına kavuşamaz.) [Buhari]
Eshab-ı
kiramın imanları çok kuvvetli ve ihlasları çok fazla olduğu için böyle
sevaplara kavuşuyorlar. Eshab-ı kiramdan biri diğerinden daha yüksek
idi. Bunun için Hazret-i Ebu Bekir’in verdiği bir avuç hurmanın sevabı,
diğer sahabeden birinin vereceği sevap arasında dağlar kadar fark
vardır. Bir hadis-i şerifte de buyuruluyor ki:
(Benden sonra,
Eshabımın ihtilaf edecekleri meseleler hakkında sual ettim. Rabbim bana
“Senin eshabın benim yanımda gökteki yıldızlar gibidir. Bazısı
diğerinden daha parlaktır. Onlardan birisine uyan hidayet üzerindedir”
buyurdu.) [Deylemi]
Sual: İmanın doğru olması için gerekli şartlar nelerdir?
CEVAP
İman
doğru olmadıkça, ibadetlere sevab verilmez. Onun için, doğru imanı
öğrenip ona göre iman etmek şarttır. İmanın doğru olması için gerekli
şartlardan bazıları:
1- İmanda sabit olmak:
Üç yıl sonra İslamiyet’i bırakıp Hıristiyan olacağım diyen, o anda dinden çıkıp kâfir olur.
2- Havf ve reca arasında olmak:
Allah’ın azabından korkup, rahmetinden ümit kesmemek gerekir.
3- Can boğaza gelmeden iman etmek:
Ölürken,
ahiret hallerini gördükten sonra kâfirin imanı geçerli olmaz; fakat o
anda da, müslümanın günahlardan tevbesi kabul olur.
4- Güneş batıdan doğmadan önce iman etmek:
Güneş batıdan doğunca tevbe kapısı kapanır.
5- Gaybı yalnız Allahü teâlâ bilir:
Allah’ın bildirdiğini peygamberin veya evliyanın da bilebileceğine inanmak gerekir.
6- Kâfirliğe sebep olan bir şeyi kullanmamak ve söylememek:
Mesela haç takmamak, şakadan da olsa, ben kâfirim dememek gerekir.
7- Dini bir hükümde şüphe etmemek:
Mesela namaz ve tesettür farz mı, şarap haram mı diye tereddüt etmemek gerekir.
8- İtikadını İslam dininden almak:
Tarihçilerin, felsefecilerin değil, Resulullahın bildirdiği ve Ehl-i sünnet âlimlerinin açıkladığı şekilde iman etmek.
9- Amentü’deki altı esasa inanmak:
Hayrın,
şerrin ve her şeyin Allah’tan olduğuna inanmak gerekir. İnsanda irade-i
cüziye vardır. İşlediği günahlardan mesuldür. İmanın şartını beşe
indiren ve yediye çıkaran sapıklar varsa da, imanın şartlarından
herhangi birini inkâr eden veya yeni şart ilave eden kâfir olur.
10- Hubb-i fillah, buğd-i fillah üzere olmak:
Sevgi
ve nefreti yalnız Allah için olmak. Allah düşmanlarını sevmek, onları
dost edinmek, Allah dostlarına düşman olmak küfrü gerektirir. Mesela
Sokrat’ı sevmek, imam-ı Gazali’ye düşman olmak gibi.
11- Ehl-i kitabın da cehennemlik olduğuna inanmak:
Onların cennete gireceğine inanan kâfir olur.
12- Ehl-i sünnet vel cemaate uygun itikad etmek:
Bu itikattan bazıları şunlardır:
1- Allahü teâlâ zamandan, mekândan münezzehtir. (Allah Arş’a oturdu) demek küfürdür.
2- Allahü teala hiçbir şeye benzemez. Mesela eli var, ayağı var, yürür iner, çıkar gibi insanlara benzetmek küfür olur.
3-
Muhammed aleyhisselam son peygamberdir. Ondan sonra peygamber gelmez.
(Nebi gelmez; ama resul gelir) gibi şeyler söylemek küfürdür.
4-
Ehl-i kıbleye [namaz kılan Müslümana], işlediği günahlardan dolayı
kâfir dememek. İbadetler, imandan parça değildir. Yani ibadet etmeyen
ve günah işleyen mümine kâfir denmez. Allahü teâlâ, küçük günaha azap
edebilir, büyük günahları affedebilir.
5- Cennetteki Müslümanların Allahü teâlâyı göreceğine inanmak. Mutezile buna inanmaz.
6- İman ya vardır, ya yoktur, artıp eksilmez. Parlaklığı, kuvveti artıp eksilir.
7- Kur’an-ı kerim mahlûk [yaratık] değildir.
8- Mest üzerine mesh etmek caizdir. Caiz değil diyen Ehl-i sünnet olamaz.
9- Miracın ruh ve bedenle birlikte olduğuna inanmak.
10- Mucize ve keramet haktır.
11- Sahabenin hepsini sevip, hiçbirini kötülememek; çünkü hepsi cennetliktir. (Hadid 10)
12- Ebu Bekr-i Sıddık, Eshab-ı kiramın en üstünüdür.
13- Ruh ölmez. Kâfir ve müslüman ölülerin ruhları işitir.
14- Kabir ziyareti caizdir. Kabirdeki peygamber, şehit ve evliya zatlardan yardım istemek caizdir.
15- Kabir suali ve kabir azabı haktır. Kabir azabı ruh ve bedene olacaktır.
16- Şefaate, sırata, hesaba ve mizana inanmak.
17-
Okunan Kur’an-ı kerimin ve verilen sadakanın sevabını ölülere
bağışlamanın caiz olduğuna, bu sevabların ve duaların ölülere ulaşarak,
azaplarının azalmasına veya kalkmasına sebep olacağına inanmak.
18-Öldürülen, intihar eden eceliyle ölmüştür.
19- Peygamberler küçük büyük, hiçbir günah işlemez.
20-
Cennet ve cehennem ebedi yani sonsuzdur. Cennet ve cehennem şu anda
vardır. Günahkâr müminler, cehennemde sonsuz kalmaz, kâfirler sonsuz
kalır.
21- Bugün için dört hak mezhepten birinde olmak. Birinde bulunmayan Ehl-i sünnetten ayrılır. (Dürr-ül-Muhtar haşiyesi)
22-
Kıyamet alametlerinden olan Deccal, Dabbet-ül-arz, Hazret-i Mehdi’nin
geleceğine, Hazret-i İsa’nın gökten ineceğine, güneşin batıdan
doğacağına ve diğer bildirilenlere inanmak.23- Sultana, halifeye isyan caiz değildir. (Bu bilgiler, Fıkh-ı ekber, Nuhbet-ül-leali, R. Nasihin, Mektubat-ı Rabbani, F. Fevaid’den alındı.)
İmanından şüphe etmek
Sual: Kitaplarda,
(Şimdi imanım var mı veya imanım devam edecek mi diye şüphe etmek küfür
olur) denirken, (Son nefeste imansız gitmekten korkmak gerekir,
korkmayan imansız gider) de deniyor. Bunların ikisi aynı değil mi?
CEVAP
Hayır,
aynı değildir. İbadetleri yapan kimse, imanının bozulmasında şüphe eder
ve günahım çoktur, ibadetlerim beni kurtarmaz diye düşünürse, imanının
kuvvetli olduğu anlaşılır. İmanının devam edeceğinden şüphe eden kâfir
olur. Şüphe etmeyi beğenmezse, mümin olduğu anlaşılır. (Bezzaziyye)
İmanı
olduğundan veya imanının hep devam edeceğinden şüphe etmek caiz
değildir, küfür olur. Mümin şimdiki ve gelecekteki imanı hakkında hiç
şüphe etmemeli, ölünceye kadar imanlıyım demelidir.
Son nefes
için ise, korku ve ümit arasında olmalı. Son nefeste imansız gitmekten
korkmak, şüphe değil iman alametidir. Ehl-i sünnet âlimleri, (Son nefeste imansız gitmekten korkmayan, imansız ölür) buyurmuştur;
çünkü son nefese kadar bu imanı muhafaza edip etmeyeceğimiz belli
değildir. Bunun için, daima korku içinde yaşamak, haramlardan kaçmak,
dinimizin bütün emirlerini yapmak ve Allah’ın rahmetinden de ümit
kesmemek gerekir. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Havf ve reca [korku ve ümit] arasında bulunan mümin umduğuna kavuşur, korktuğundan emin olur.) [Tirmizi]
İmanı korumak için
Sual: En kıymetli nimet iman olduğuna göre, bunu korumak için ne yapmak gerekir?
CEVAP
İmanı korumak için şunlara uymak gerekir:
1-
Gayba iman etmiş olmalı. Melekleri, Cenneti, Cehennemi gösterseler,
gözümüzle gördüğümüz için, "Cennet, Cehennem vardır" demek iman olmaz.
Gayri müslimlerin hepsi, ölürken Cenneti Cehennemi görüp, "İman ettik"
diyecekler; ama kabul olmayacaktır. Müminler övülürken, (Onlar gayba inanırlar) buyuruluyor. (Bekara 3)
2-
Gaybı yalnız Allahü teâlânın bildiğine inanmaktır. Peygamber, melek,
cin gaybı bilmez. Ancak Allahü teâlâ dilerse, bildirebilir. Bu bakımdan
mucizeyi, kerameti inkâr etmek caiz değildir.
3- Haramı haram, helali helal bilmek yani kabul etmek. Kasten, harama helal, helale haram diyen dinden çıkar.
4-
Allahü teâlânın azabından emin olmamak ve gazabından çok korkmak
gerekir. Kur’an-ı kerimde, Rabbin azabından korkanların, Onun azabından
emin olmadığı bildiriliyor. (Mearic 27-28)
5- Bir insan ne kadar çok günah işlerse işlesin, kendini garanti Cehennemlik bilmemeli. Bir hadis-i kudsi meali:
(Kulum, göklere ulaşacak günah işlese; fakat rahmetimden ümidini kesmeyip, benden mağfiret dilerse, affederim.) [Tirmizi]
Bir âyet meali:
(Ey
günahı çok olan kullarım, Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin!
Allah günahların hepsini affeder. O sonsuz af ve merhamet sahibidir.) [Zümer 53]
6- Allah’ın azabından emin olmamalı, rahmetinden de ümit kesmemeli! Bir hadis-i şerif meali:
(Mümin havf ve reca [korku ile ümit] arasında bulunursa, Allahü teâlâ, o kuluna ümit ettiğini verir ve korktuğundan onu emin kılar.) [Tirmizi]
7-
Hubb-i fillah, buğd-i fillah üzere olmak. Yani sevdiğini Allah için
sevmek, sevmediğini de Allah için sevmemektir. Bu, imanın temelidir.
Bir hadis-i şerif meali:
(İmanın temeli Müslümanları sevmek ve Allah düşmanlarını sevmemektir.) [İ. Ahmed]
Cenab-ı Hak, Hazret-i İsa’ya buyurdu ki:
(Yer
ve göklerdeki bütün mahlukatın ibadetlerini yapsan, dostlarımı
sevmedikçe ve düşmanlarıma düşmanlık etmedikçe, hiç faydası olmaz.) [K.Saadet]
8- İmanın makbul olması ve korunması için gerekli şartlardan bazıları da şunlardır:
Allahü teâlâ, vacib-ül-vücud ve hakiki mabud ve bütün varlıkların yaratıcısıdır.
Dünya ve ahiret âleminde bulunan her şeyi, maddesiz, zamansız ve benzersiz olarak yoktan var eden, ancak Allahü teâlâdır.
Tevekkül farzdır.
Zaruri
olarak ve icma ile bilinen, inanılacak şeylerde, kıyas olmaz. Bunlarda
ictihad veya kıyas edip yanılan kâfir olur. Zaruri olarak ve icma ile
bildirilmemiş olan iman bilgilerinde ictihad edip de yanılan, kâfir
olmaz ise de, bid'at sahibi olur.
İman artıp eksilmez. Yani iman
edilmesi gereken şeyler yönünden artıp eksilmez, fakat yakîn ve tasdik
yönünden parlaklığı, kuvveti artıp eksilir. Müminler, iman ve tevhid
hususunda birbirlerine eşittir. Fakat amel itibariyle birbirlerinden
farklıdır.
İtikadını İslam dininden almak. Resulullah efendimizin bildirdiği şekilde iman etmek.
Günah
işleyen, fakat tevbe etmeden mümin olarak ölen kimseyi Allah dilerse
ona Cehennemde azap eder, dilerse affeder ve hiç azaba uğratmaz.
Melekler,
kâfirlerin dediği gibi, Allahü teâlânın ortakları veya kızları
değildir. Günah işlemezler. Meleklerde erkeklik dişilik yoktur.
Kur’an-ı
kerimdeki veya diğer din kitaplarımızdaki dini bir hükümden şüphe
etmemek: Mesela tesettür acaba farz mı diye şüphe etmemek.
Helal da haram da rızktır. Herkes kendi rızkını yer, kimse kimsenin rızkını yiyemez.
Elfaz-ı
küfürden bir sözü, anlamını kabul etmese de söyleyen kâfir olur. [Yani
şaka olarak veya güldürmek için söylese yine küfür olur. Mesela şakadan
ben peygamberim dese küfür olur.]
Sarhoş iken, elfaz-ı küfrü söyleyene kâfir dememelidir.
Bu kâinat sonradan yaratılmıştır. [Felsefeciler, bunu kabul etmiyor, kâinat böyle gelmiş, böyle gider diyerek kâfir oluyorlar.]
Ehl-i
kıbleyi tekfir etmemek, yani namaz kılan müslümana işlediği günahlardan
dolayı kâfir dememek. [Ehl-i kıble denilen kimsenin bir inanışı, manası
çok açık olan kati bir delile zıt ise, küfür olur. Böyle bir kimse,
namaz kılsa da, her ibadeti yapsa da kâfir olur.]
Tasavvufu inkâr etmemek. (Avarif-ül-mearif)
Peygamberlerden sonra insanların en faziletlisi, Hazret-i Ebu Bekir, sonra sırası ile diğer üç halifedir.
Eshab-ı kiramın hepsi Cennetliktir. (Hadid suresi 10)
Allahü
teâlânın Eshab-ı kiramdan razı olduğu Kur’an-ı kerimde bildiriliyor.
Onlardan birini kötülemek, bu âyet-i kerimelere inanmamak olur. (Tathir-ül-cenan)
İnsanlara gelen hayır ve şer, fayda ve zararın hepsi, Allahü teâlânın takdir etmesi iledir.
Kader,
Allahü teâlânın ezeli ilmi ile, insanların ve diğer mahlukatın yapacağı
işleri bilmesi ve dilemesidir. Bunun yaratılmasına kaza, ikisine birden
kaza ve kader denir.
Allahü teâlâ, dilediğini bir lütuf olarak
hidayete ulaştırır. Dilediğini de adaletinin gereği olarak sapıklığa
düşürür. Çünkü insanların işlerini Allahü teâlâ yaratır, fakat insana
da irade-i cüziye vermiş, yaptığından sorumlu tutmuştur.
Öldürülen de, intihar eden de eceliyle ölmüştür. Ecelsiz ölüm olmaz. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Hiç kimse, ecelinin önüne geçemez ve onu geciktiremez.) [Araf 34]
İntihar eden müslümanın namazı kılınır. (Dürr-ül-muhtar)
Öldükten sonra herkes dirilecektir.
Kabir suali kabirde ruhun cesede iadesi ve kâfirler ile günahkâr müminler için kabir azabı vardır.
Müminlerin, Cennete girmesi Allah’ın fazlındandır. Çünkü kimse ameliyle Cenneti hak edemez.
İnsanlar, dirilince hesaba çekileceklerdir. Ameller mizanda tartılacaktır.
Peygamberler,
âlimler ve salihler, günahkârlara şefaat edecektir. Peygamber
efendimizin şefaati büyük günah işleyenleredir. Dağlar kadar büyük
günahı olanlar da, az veya çok şefaate kavuşacaktır. Affa ve şefaate
kavuşanlardan başka bütün günahkârlar, günahlarının cezalarını
çekeceklerdir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Her peygamberin, müstecab [kabul olan] bir duası vardır. Ben duamı, ümmetime şefaat etmek için ahirete sakladım.) [Buhari]
Şefaati inkârdan sakınmalı. Çünkü hadis-i şerifte, (Şefaatime inanmayan, ona kavuşamaz) buyuruldu. (Şir’a)
Kıyamet alametlerine inanmak: Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Şu
alametler çıkmadan kıyamet kopmaz: Güneş batıdan doğar, üç yer batar,
İsa gökten iner, Duman, Dabbetül arz, Deccal, Yecüc Mecüc ve Aden’den
bir ateş çıkar.) [Müslim]
Hazret-i Mehdinin geleceğine inanmak da, Ehl-i sünnet itikadındandır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Kıyamet
kopmadan önce, Allahü teâlâ, benim evladımdan birini yaratır ki, ismi
benim ismim gibi, babasının ismi, benim babamın ismi gibi olur. Ondan
önce dünya zulümle dolu iken, onun zamanında adaletle dolar.) [Tirmizi, İ. Asakir]
[Bu bilgilerin hepsi, Fıkh-ı ekber, Emali, R. Nasıhin, Mektubat-ı Rabbani, Feraidül fevaid kitaplarından alınmıştır. Başka kitaplardan alınanların ise kaynağı sonunda bildirildi.]
Doğru itikadın önemi
Sual: İtikad üzerinde çok durmanızın sebebi nedir?
CEVAP
Çünkü, itikadı düzeltmeden önce ibadet etmenin faydası olmaz. Doğru itikad, ehl-i sünnet itikadıdır. Doğru itikad 1 rakamı gibidir. İhlaslı ibadetler sağına konan sıfır rakamı gibidir. Bir sıfır konunca 10, iki sıfır konunca 100 olur. Sağına ne kadar 0 konursa değeri artar. 1 çekilirse hepsi 0 olur. İhlassız, [riya ile] yapılan ameller de, soldaki sıfır gibi yani 1
rakamının soluna konan sıfır gibi değersizdir. Ehl-i sünnet itikadı
yoksa ibadetlerinin hiç faydası olmaz, soldaki sıfır gibi değersizdir.
İşte bu kadar önemli olduğu için Ubeydullah-i Ahrar hazretleri
(Bütün kerametleri bize verseler, fakat itikadımız düzgün değilse,
hâlimiz haraptır. Eğer bütün çirkinlikleri verseler itikadımız düzgün
ise, hiç üzülmeyiz) buyuruyor.
İtikadı düzgün olan
Sual: İtikadı düzgün Müslümanlar Cehenneme girmez deniyor. Günahları ne olacaktır?
CEVAP
Haramlardan
kaçan ve ibadetlerini yapan Müslüman Allah’ın dostudur. Allah dostunu
Cehenneme koymaz. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Vallahi, Allah dostunu ateşe atmaz.) [Cami-us-sagir]
Eğer
Müslümana küfre düşmemişse, dünyada çektiği sıkıntılar günahlarına
kefaret olur, şefaate de kavuşur ve Cehenneme hiç girmez.
Ehl-i sünnet yolunun iki esası
Sual: Ehl-i sünnet bilgilerinin bozulmadan günümüze kadar gelmesinin sebebi nedir?
CEVAP
Ehl-i
sünnet âlimlerinin gayretleri sayesinde bozulmaktan korunarak
gelmiştir. Ehl-i sünnet âlimleri şu iki şeye titizlikle riayet
etmişlerdir:
Birincisi: Olduğu gibi muhafaza edip, ondan hiçbir şey çıkarmadılar.
İkincisi: Ona bir şey ilave etmediler. Yani sünnete uyup, bidate karşı çıktılar.
Sünnete
uymak demek, İslam’a uymak demektir; ama bildirildiği şekilde, hiç
değiştirmeden uymak gerekir. Onun için Ehl-i sünnet âlimleri,
Resulullah’tan gelene, hiçbir şey ilave etmemişler, bir şey de
çıkarmamışlardır. Metni aynen almışlar, ona şerhler yapmışlar yani
açıklamışlardır. İşte bu sebeple, Ehl-i sünnet bilgileri günümüze kadar
bozulmadan gelmiştir.
İmanı muhafaza
Sual: İmanı muhafaza etmek için nelere dikkat etmeli?
CEVAP
İman, beş katlı bir kaleye benzer. Bunlar, bakır, demir, tunç, gümüş ve altın katıdır.
1- Bakır katı, edeblerdir.
2- Demir katı, sünnetlerdir.
3- Tunç katı, farzlardır.
4- Gümüş katı, ihlâstır.
5- Altın katı, Allahü teâlâya yakınlıktır.
Edebleri
gözetmeyen, sünnete yol bulamaz. Sünnete uymayan, farza yol bulamaz.
Farzı tutmayan, ihlâsa yol bulamaz. İhlâsı olmayan da, Allahü teâlânın
sevgisine kavuşmaya yol bulamaz.
Demek ki,
son yani beşinci kata çıkabilmek için, sırayla, birinci, ikinci, üçüncü
ve dördüncü katlardan geçerek çıkmak gerekir. Bunlara uğramadan, bir
anda beşinci kata çıkılmaz.