Sual: Ehl-i sünnet itikadında olmanın şartları nelerdir?
CEVAP
Ehl-i sünnet itikadından, önemli olanlardan bazıları şunlardır:
1-Amentü’deki altı esasa inanmak. [Hayrın, şerrin ve her şeyin Allah’tan
olduğuna inanmak. İnsanda irade-i cüziye vardır. İşlediği günahlardan
mesuldür.]
2- Amel, imandan
parça değildir. Yani ibadet etmeyen veya günah işleyen mümine kâfir
denmez. [Vehhabiler, (amel imanın parçasıdır, namaz kılmayan ve haram
işleyen kâfirdir) derler.]
3- İman ya vardır ya yoktur, artıp eksilmez. [Parlaklığı artıp eksilir.]
4- Kur’an-ı kerim mahluk [yaratık] değildir.
5- Allah mekândan münezzehtir. [Vehhabiler, (Allah gökte veya Arşta) derler. Bu küfürdür.]
6- Ehl-i kıble tekfir edilmez. [Vehhabiler, kendilerinden başka herkese kâfir derler.]
7- Kabir suali ve kabir azabı haktır.
8- Gaybı yalnız Allah bilir, dilerse enbiya ve evliyasına da bildirir.
9- Evliyanın kerameti haktır.
10-Eshab-ı kiramın hepsi cennetliktir. [Rafiziler, (Beşi hariç sahabenin
tamamı kâfirdir) derler. Halbuki Kur’anda, tamamı cennetlik deniyor.]
(Hadid 10
)11- Ebu Bekr-i Sıddık, eshab-ı kiramın en üstünüdür.
12- Mirac, ruh ve bedenle birlikte olmuştur.
13- Öldürülen, intihar eden eceli ile ölmüştür.
14- Peygamberler günah işlemez.
15- Bugün için dört hak mezhepten birinde olmak.
16-Peygamberlerin ilki Âdem aleyhisselam, sonuncusu Muhammed
aleyhisselamdır. [Vehhabiler, Hazret-i Âdem’in, Hazret-i Şit’in,
Hazret-i İdris’in peygamber olduğunu inkâr ederler. İlk peygamber
Hazret-i Nuh derler. Liderlerine resul [Peygamber] diyen bazı gruplar
da, (Nebi gelmez, ama resul gelir) derler. Bunun için de Resulüm diyen
zındıklar türemiştir.]
17- Şefaate, sırata, hesaba ve mizana inanmak.
18- Ruh ölmez. Kâfir ve Müslüman ölülerin ruhları işitir.
19-Kabir ziyareti caizdir. İstigase, yani Enbiya ve evliyanın kabirlerine
gidip, onların hürmetine dua etmek ve onlardan yardım istemek caizdir.
[Vehhabiler ise buna şirk derler. Bu yüzden Sünnilere ve Şiilere
müşrik, yani kâfir derler.]
20-Kıyamet alametlerinden olan Deccal, Dabbet-ül-arz, Hazret-i Mehdi’nin
geleceğine, Hazret-i İsa’nın gökten ineceğine, güneşin batıdan
doğacağına ve bildirilen diğer kıyamet alametlerine inanmak.
İmam-ı a’zam hazretleri
(Kıyamet alametlerine tevilsiz inanmalı) buyuruyor.
(Fıkhı ekber)
Bir hadis-i şerif meali:
(Güneş batıdan doğmadıkça, Kıyamet kopmaz. O zaman herkes iman eder, ama iman artık fayda vermez.) [Buhari, Müslim]
Güneşin batıdan doğmasını,
(Avrupa Müslüman olacak)diye tevil etmek, imam-ı a’zamın sözüne aykırıdır. Hiçbir İslam âlimi
tevil etmemiştir. Hâşâ Resulullah, bilmece gibi mi söz söylüyor? Böyle
tevil etmek, (elma dersem çık, armut dersem çıkma) demeye benzer.
Nitekim
(Salat, duadır, namaz diye bir şey yok) diyenler
çıkmıştır. O zaman ortada din diye bir şey kalmaz. Bir de Avrupa
Müslüman olunca, iman niye fayda vermesin? Güneşin batıdan doğması,
ilmen de mümkündür. Dinsizler itiraz eder diye zoraki tevile gitmek
gerekmez. Allahü teâlâ, dünyayı şimdiki yörüngesinden çıkarır, başka
yörüngeye koyar. Dönüşü değişince, güneş batıdan doğmuş olur.
21- Ahirette Allahü teâlâ görülecektir.
22- Kâfirler Cehennemde sonsuz kalır ve azapları hafiflemez, hatta gittikçe artar.
23- Mest üzerine mesh etmek caizdir.
24- Sultana isyan caiz değildir.
(Bu bilgiler,
Fıkh-ı ekber, Nuhbet-ül-leali, R. Nasihin, Mektubat-ı Rabbani, F. Fevaid’den alınmıştır.)
Cehennemden kurtulan tek fırka
Sual: Ben
dini bilgilerden mahrum olarak yetiştim. Dinimi doğru olarak öğrenmek
istiyorum. Birçok
aldım. Kitaplarda oldukça çok farklılık var.
Kur'an mealleri de farklı. Kendi başıma doğruyu bulmam mümkün değildir.
Aynı konuları hocalara sordum. Onlar da farklı şeyler söylediler.
Dinimi doğru olarak öğrenmeden ölürsem, mazur sayılır mıyım? Yoksa
yanlış bildiğimden sorumlu olur muyum?
CEVAP
Aynı ve benzer sualleri çok kimse soruyor. Her fırka, her grup, benim yolum doğru diyor.
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Hadis-i
şerifte, müslümanların 73 fırkaya ayrılacakları bildirildi. Bu 73
fırkadan herbiri, İslamiyet’e uyduğunu, Cehennemden kurtulacağı
bildirilen bu fırkanın kendi fırkası olduğunu söylemektedir. Kur'an-ı
kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Her fırka, doğru yolda olduğunu sanarak, sevinmektedir.) [Müminun 53 ve Rum 32]
Bu çeşitli fırkalar arasında kurtuluş fırkasının alametini Peygamber efendimiz bildirmiştir:
(Bu fırkada olanlar, benim ve Eshabımın gittiği yolda bulunanlardır.) [Tirmizi]
Peygamber efendimiz, kendini söyledikten sonra, Eshab-ı kiramı da söylemesine lüzum olmadığı halde, bunları da söylemesi,
(Benim yolum, Eshabımın gittiği yoldur. Kurtuluş yolu, yalnız Eshabımın gittiği yoldur)demektir. Eshab-ı kiramın yolunda giden, elbette Ehl-i sünnet vel
cemaat fırkasıdır. Cehennemden kurtulan fırka, yalnız bunlardır.
(C.1, m.80)
Bugün
çok kimse de kendilerinin Ehl-i sünnet olduğunu söylüyor. Bu bakımdan
Ehl-i sünnet itikadının ne olduğunu bilmek şarttır. Bu bilindikten
sonra doğruyu, hakkı bilmek zor olmaz.
Şirki affetmez ne demek?
Sual: Allah’ın
her günahı affedebileceği söyleniyor. Halbuki en büyük günah olan şirki
affetmeyeceği Kur'anda yazılı imiş. Bu hususu açıklar mısınız?
CEVAP
İtikadımızı düzeltmeliyiz. İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
İtikad
edilecek şeylerde, bir sarsıntı olursa, kıyamette Cehennemden hiç
kurtulmak olmaz. İtikad doğru olup da işlerde [ibadetleri yapmakta,
haramlardan kaçmakta] gevşeklik olursa, tevbe ile ve belki tevbesiz de
af olabilir. Eğer af olunmazsa, Cehenneme girse bile, sonunda yine
kurtulur. İşin aslı, temeli itikadı düzeltmektir.
(1/193)
Yine İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Her
müslüman, Ehl-i sünnet itikadını öğrenmeli, imanını buna göre
düzeltmelidir. Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarında yazılı olan
itikada uymayan fena, bozuk itikadlar, imanlar, yani bunlara gönül
bağlamak, gönlü öldüren bir zehirdir. İnsanı sonsuz azaba götürür.
Amelde, ibadetlerde tembellik, gevşeklik olursa, affolunabilir. Amma
itikadda gevşek davranmak affolunmaz. Allahü teâlâ buyuruyor ki:
(Allah [ahirette]
şirki [küfrü, bozuk imanı]
asla affetmez. Diğer bütün günahları ise, istediği kimselerden affeder.) [Nisa-48]
O halde ölmeden önce itikadı düzeltmelidir.
(2/67)
Görüldüğü
gibi, şirk yani küfür üzere ölen kimse, ebedi olarak Cehennemde kalır.
Dünyada iken, yani ölmeden önce şirke [küfre] düşen kimse, tevbe ederse
affolur.
Bir kâfir, kâfirliğine tevbe ederse, tertemiz, günahsız
müslüman olur. Bir müslüman da şirke [küfre] düşerek kâfir olur, sonra
pişman olup tevbe ederse, yine müslüman olur. Tevbe etmek için yalnız
Kelime-i şehadet söylemek kafi değildir. Küfre sebep olan şeyden de
tevbe etmek lazımdır. (Allah şirki affetmez) sözü yanlış
anlaşılmaktadır. Şirk üzere ölmüş olan affolmaz; fakat hayattayken,
defalarca şirke düşüp sonra tevbe eden affolur.