Benî İsrail’e gönderilen peygamberlerden, Musa aleyhisselamın dînini
insanlara bildirmek için Allahü teâlâ tarafından vazîfelendirildi.
Hazret-i Musa’dan sonra Benî İsrail kavmine gönderilen peygamberlerin hepsi Tevrat’ın
hükümlerini unutan, yerine getirmeyen insanlara bunları bildirmek için
gönderildi. Benî İsrail, o zaman Şam ve civârında dağınık küçük
devletler hâlinde yaşıyordu. Çünkü Yuşa bin Nûn, Şam kıtasını fethedip,
Benî İsrail’e taksim etmişti. Bir kabîleye de Baalbek ve etrâfını
verdi. İlyas aleyhisselam Baalbek’in kabilesinde bulunuyordu.
Benî
İsrail zamanla yoldan çıkmış, aralarında fesat ve karışıklık
başlamıştı. Tevrat’taki Allahü teâlânın emirlerini unutmuşlar, putlara
tapmaya başlamışlardı. İlyas aleyhisselam peygamber olarak gönderildiği
zaman, Ba’l adında 8-10 metre büyüklüğünde bir puta tapıyorlardı.
Hazret-i İlyas; “Ba’l’den vazgeçiniz ve her şeyin yaratıcısı olan
Allah’a ibâdet ediniz.” diye nasîhat etti. Fakat dinlemediler. Onları
Allah’ın azâbı ile korkuttu ise de, beldelerinden çıkarttılar. Allahü
teâlâ da onlardan feyz ve bereketi kaldırdı. Yağmurlar kesildi, kıtlık
başladı. Hayvanlar susuzluktan öldü. Başlarına çeşitli belâlar geldi.
İlyas
aleyhisselam bu kıtlık yıllarında îmânı gizlice halka anlatıyordu.
Bütün evlerde kıtlık varken, inananların evlerine, İlyas aleyhisselamın
bir mucizesi olarak, bolluk ve bereket gelmişti. Herkes kokmuş leş
yerken, bunların evi yiyecek doluydu. Baalbek hükümdârının hazîneleri
doluydu. Fakat satın alacak yiyecek bulamıyorlardı. Nihâyet hatâlarını
anladılar ve hazret-i İlyas’ı bularak af dileyip îmân ettiler. İlyas
aleyhisselama, sen bize dua et, dediler. Her ne söylerse ona tâbi
olacaklarına söz verdiler. Hazret-i İlyas, Allahü teâlâya dua etti.
Belâ ve musîbetin kalkmasını diledi. Allahü teâlâ hazret-i İlyas’ın
duasını kabul etti. O belde yeniden feyz ve berekete kavuştu. Bol bol
yağmur yağdı. Her taraf yeşerdi. Memlekette büyük bir ferahlık meydana
geldi. İsrailoğulları sonra hazret-i İlyas’a: “Senin duan ile
kurtulduk. Ancak ekebileceğimiz tohum yok. Duâ et de tohum elde
edelim.” dediler.
Hazret-i İlyas dua etti. Allahü teâlâ tuz
ekmelerini bildirdi. Tarlalara tohum yerine tuz ektiler. Mucize olarak
yerde nohut yetişti. İsrailoğulları bu hâl üzere bir müddet hazret-i
İlyas’a tâbi oldular. Fakat hak yolda sebât etmeleri uzun sürmedi. Yine
nankörlük edip, doğru yoldan ayrıldılar. Bu durum üzerine hazret-i
İlyas, Allahü teâlânın izni ile onların arasından ayrılınca, isyanları
sebebiyle gitgide perişan oldular. Kur’ân-ı kerîm’de Sâffât sûresinde bunların isyânları sebebiyle Cehennem’e gidecekleri bildirilmektedir.
Abdullah
ibni Abbâs’tan rivâyet edildiğine göre; hazret-i İlyas Baalbek’ten
çıkınca, ilâhî emirleri bildirmek üzere dolaşırken yolu bir köye düştü.
Bu köydeki insanlara nasihat etti. Onları îmâna dâvet etti. Köylüler
onu severek köylerinde bir müddet kalmasını istediler. O da kabul etti
ve İsrailoğullarından ihtiyâr bir kadının evinde misâfir oldu. Bu
kadının hasta bir oğlu vardı. Hastalığına bir türlü şifâ bulunamamıştı.
İhtiyâr kadın oğlunun durumunu hazret-i İlyas’a anlatarak çocuğunun
şifâ bulup bu dertten kurtulması için Allahü teâlâya dua etmesini
istedi. Hazret-i İlyas, üzülme şifâ Allahü teâlâdandır, dedi. Abdest
alıp iki rekât namaz kıldı. Hasta çocuğa şifâ vermesi için Allahü
teâlâya yalvardı. Allahü teâlâ duasını kabul etti. Hasta çocuk
iyileşti. Bu çocuğun adı Elyesa idi. Şifâ bulduktan sonra hazret-i
İlyas’a îmân etti. Yanından ayrılmadı. Ondan Tevrat’ı öğrendi. Hazret-i
ilyâs’ın vefatından sonra da İsrailoğullarına peygamber olarak
gönderildi.
Kur’ân-ı kerîm’in Sâffât ve En’âm sûrelerinde İlyas aleyhisselamla ilgili haberler vardır.